Saat tutkunları için ilginç ve nadir modelleri keşfetmek büyük bir zevktir. Yazımıza konu olan Mondia Top Second modeli de özellikle vintage saat meraklıları ve koleksiyonerler tarafından oldukça ilgi gören bir modeldir. 1960’lı ve 1970’li yıllarda Mondia ve Zenith markalarının ortak ürünü olarak piyasaya sürülen Mondia Top Second, Japon üreticilerin ucuz ve doğru çalışan quartz saatleri piyasaya sürmesiyle çok ciddi bir krize giren İsviçreli saat üreticilerinin kaliteli ve ilgi çekici mekanizmalar üretmeye odaklanarak ayakta kalma savaşı verdiği dönemin nadide bir örneğidir.
Tarihçe
Mondia, 1935 yılında İsviçreli saatçi Paul Wermot tarafından Le Locle’de kurulmuş ve marka, özellikle İtalya’da saatlerin tarzının beğenilmesiyle Avrupa’da oldukça popüler olmuştur. 1969yılında Zenith tarafından satın alınan ve o tarihten sonra orta sınıf pazar segmentine odaklanan Mondia bugün hala faaliyet göstermektedir. Zenith ile Mondia arasındaki ilişkiye daha yakından bakacak olursak, 1969 yılında Zenith Mondia’yı satın almış ve bu sayede gurup, Zenith El Primero ile yüksek kaliteli saat meraklılarına, Movado ile ABD pazarında iyi bir marka bilinirliğine ve Mondia ile de geniş kitlelere hitap eden çok yönlü bir üreticiye dönüşmüştür. Fakat meşhur Quartz krizi bu büyük planı bozmuş ve Gurup ticari ve stratejik açıdan büyük bir hata yaparak, 1972 yılında mekanik saatleri bırakarak quartz saatlere yönelmiştir. Nihayetinde kaçınılmaz son olarak, 1978 yılında İsviçreli iş adamlarından oluşan bir konsorsiyum tarafından satın alınmış ve Mondia da Dixi’nin bir parçası olmuştur.
Mondia Top Second Nasıl Çalışır?
Top Second, tam otomatik mekanizmaya sahip bir saat olup, A. Schild marka mekanizma kullanır. Bu mekanizma, 25 taşlıdır ve 21.600 vph (3Hz) titreşim hızıyla çalışır. Saat ayrıca anti-manyetik ve şok koruma özelliklerine sahiptir.
Saatin kasa çapı tepe haric 40 mm’dir, bu modelde kasa malzemesi olarak genellikle paslanmaz çelik kullanılsa da kaplama versiyonlar da mevcuttur, kadran genelde, siyah veya beyaz arka plan üzerine turuncu veya kırmızı renkteki saniye göstergesi ile süslenmiştir. Kırmızı, siyah yanıp sönen nokta şeklindeki gösterge, saate ismini de veren “Top Second” özelliğidir ve bu görsellik, saati oldukça benzersiz kılar.
Ne Kadar Değerlidir?
Top Second, kesinlikle farklı ve ilgi çekici bir saat olup, koleksiyonerler tarafından aranan bir modeldir. Her saat gibi, değeri, durumuna, orijinalliğine ve aksesuarlarına göre değişmekle beraber, çok iyi durumda olan örneklerinin yurtdışında binlerce dolara kadar alıcı bulabilmektedir. Ülkemizde temiz kondisyonlu az sayıda örneğine hala çok daha makul sayılabilecek fiyatlarla ulaşmak mümkünken, bu ilginç ve eğlenceli modeli mutlaka değerlendirmenizi öneririm.
60’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın nükleer silahlanma yarışının yanı sıra saatçilik dünyasında da kıyasıya bir rekabet yaşanıyordu:
“Dünyanın ilk otomatik kronograf mekanizmasını yaratma yarışı.”
Otomatik Kronografın gelişimi ve Seiko 6139’un Doğuşu
Zenith kendi kronograf mekanizmasını 1962 yılında geliştirmeye başlamıştı, ancak proje on yılın sonlarına kadar bekletildi. 1969’un başlarında şirket efsane kalibesi El Primero’yu duyurdu. Aynı donemde Heuer’in başını çektiği İsviçreli saat şirketleri grubu Project 99 kod adı altında Chronomatic’i geliştirmekteydi. (Bilindiği üzere Chronomatic, daha sonra ikonik kare kasa model Heuer Monaco’da yer alan Calibre 11’le horoloji tarihine iz bırakanlar arasında yerini alacaktı.) Tüm bu gelişmeler yaşanırken 1964 yılında Seiko kendinden hiç beklenmedik şekilde ref. 5717. adlı kalibresini duyurararak büyük sükse yapmıştı. Bu başarının yankıları hala sürerken, Seiko’dan beklenmedik bir hamle daha geldi ve Japonlar birden fazla şirketin kaynaklarını bir araya getiren Chronomatic grubunun bile yapamadığını yaparak ilk otomatik, tam entegre kronograf mekanizması ürettiklerini duyurdular! Zenith’in meşhur El Primero’su da tamamen entegre bir mekanizmaya sahip olsa da, geliştirilmesi neredeyse on yıl sürmüş ve piyasaya ancak yılın ilerleyen zamanlarında çıkabilmişti. Heuer’in modüler yapıdaki Calibre 11 li Monaco’su ise Nisan 1969’da uluslar arası Basel fuarında duyurulmuş ve hiç şüphesiz ‘küresel pazarlara sunulan ilk otomatik kronograf saat” olarak tarihte yerini almıştı.(Sonrasında Steve McQueen’in 1971 yapımı Le Mans filminde takacağı ikonik kare kasa Monaco ile Caliber11’in şöhreti iyice perçinlenmiş ve tam bir efsane olmuştur). Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Seiko ise sessiz sedasız bir şekilde 6139-6000 model kronografını Japon iç pazarına sürmüş, ve zaten fotofinish’le sonuçlanan yarış daha da enterasan hale gelmişti. Zira 6139 saatlerin perakende piyasasında ilk olarak hangi ayda satıldığı net olarak bilinmese de, dönem saatlerinin seri numaraları çözümlendiğinde Ocak ve Şubat 1969 üretimine kadar uzanan modellere rastlanmaktadır.(yani Heuer Monaco’dan 3 ay önce!) Sözün özü “Küresel pazarlara sunulan ilk otomatik kronograf” Heuer Monaco Caliber11 olarak kabul edilse de, bu yarışta sadece Japonya iç pazarına odaklanan mütevazi Seiko’nun hakkı sanki biraz yenmişti. Neyse, sabredin, zira kader henüz ağlarını örmemişti…
Sinn ve bir Uzay hikayesi;
Toolbox diye bilinen saatler, özellikle son dünya savaşından beri insanoğluna maceralarında eşlik etmek için tasarlanmakta ve koleksiyonerler özellikle uçuş tarihiyle gerçek bir bağlantısı olan, amaca yönelik üretilmiş bu modellere ise ayrı bir ilgi duymakta. Hemen hemen tüm koleksiyonerlerin favorilerinin başında gelen Rolex GMT Masters, Breitling Cosmonautes, Omega Speedmaster gibi efsanelerin arasına 1985 yılında enterasan hikayesiyle genç bir oyuncu katıldı. Sinn 142. Spacelab D1 görevi sırasında Alman Astronot Reinhard Furrer’in bileğinde görev sırasında bulunan Sinn 142 uzayda kullanıldığı bilinen ilk otomatik kronograf olarak kayıtlara geçti…
O tarihe kadar otomatik kronografların tasarımları gereği yer çekimsiz (düşük çekimli) ortamda düzgün çalışamayacağı ve kurmalı kronografların ya da quartz (pilli mekanizmalı) saatlerin bu tarz görevler için daha doğru/güvenilir ölçme aletleri olduğu düşünülmekteydi. Sinn 142, tüm bu tabuları yıkmış ve bu başarı genç markayı haklı şekilde elit markalar ligine çıkarmıştı. İlginç bir şekilde, Spacelab D1 görevinden yirmi yılı aşkın bir süre sonra, Sinn’in aslında uzayda kullanılan ilk otomatik kronograf olmadığı gerçeği garip bir tesadüfle ortaya çıktı – meğer bu onur aslında 70’lerin görece ucuz, seri üretimi mütevazi bir Seiko’suna aitmiş.- İlginç keşif, 2007 yılında kartal gözlü bir saat meraklısı olan David Bruno’nun Skylab 4 adlı NASA görevi fotoğraflarında astronot Albay Pogue’un bileğinde bir Seiko 6139-6002 farketmesiyle gerçekleşti. Detaylı bir araştırma ve sonrasınsa emekli astronotla yapılan yazışmaların neticesinde şüpheler doğrulandı ve kronograf saatlerin ve Uzay Programı’nın tarihi muhtemelen sonsuza dek değişti. Seiko 6139, Uzay görevinde kullanılan ilk otomatik saat olarak kayıtlara geçti.
Hikayeye göre, NASA astronotu Albay William Pogue 1973 yılında Skylab 4 görevi için eğitim alırken, çeşitli manevraları ve motor yanma zamanlarını doğru ölçebilmek adına şahsi 1971 model sarı kadranlı Seiko 6139 saatini kullanmış. Her ne kadar Omega Speedmaster o dönemde NASA tarafından astronotlar için seçilmiş standart saat olsa da, Pogue eğitimler sırasında henüz Speedmaster’ını teslim almamış. Eğitimler sonrası Skylab görevine çıkma zamanı geldiğinde ise iki saat ona uzayda eşlik etmiş: biri standart ekipman olarak “efsane” Omega Speedmaster (kurmalı – kronograf) ; diğeri ise bildiği, eğitimlerde ve gündelik hayatında kullandığı kişisel saati (Seiko Speedtimer 6139-6002). Böylece, NASA sertifikalı olmamasına rağmen, Seiko 6139 dünya dışında 84 gün geçirmiş ve dünya etrafında 34bin milden fazla yol yaparak uzayda kullanılan ilk otomatik kronograf olmuştur.
Bu hikayenin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra, Albay Pogue, 1972 yılı başında sadece 71 dolara aldığı ve uzay görevleri dahil neredeyse 20 yıldır aralıksız kullanmaya devam ettiği saatini, online bir müzayede sitesi üzerinden sadece 5975USD ye satmıştır
Saate verilen Pogue lakabının kaynağı bu hikayedir…
Seiko Pogue kullanan diğer ünlüler
Alpay Pogue dışında Pink Floyd davulcusu Nick Mason, ünlü formula1 efsanesi Francois Cevert ve Bruce Lee’nin de 6139 Speedtimer modellerini tercih ettiği bilinmekte, İlk üretildiği zamanlardan 1978’deki nihai emekliliğine kadar zaman zaman zengin ve ünlülerin bileklerini süslese de hiç bir zaman “özel bir saat” statüsüne yükselmeyen Speedtimer 6139- nam-ı diğer Seiko Pogue, 2007 yılında geç de olsa kazandığı itibar ile pek çok koleksiyoner için çoktan bir arzu objesine dönüşmüş durumda…
Son söz:
Bilindiği üzere vintage saat koleksiyonculuğunda, birkaç şey saatlerin çok daha özel kılar ve dolayısıyla görece olarak daha pahalı olmasına neden olur. Nadir bulunmak, çığır açan işlevsellik, ünlü bir sahip ya da tarihi bir olaya dahil olmak bu kriterlerin başında sayılabilir. Mesela Omega için NASA’nın Apollo programı için resmi saat olarak Speedmaster’ı seçilmesi bir dönüm noktasıydı ya da Rolex’in “Cosmograph” Daytona’sı başlangıçta ticari bir başarısızlık olarak nitelendirilse de, aktör Paul Newman’ın sahip olduğu egzotik kadranlı varyantı sayesinde tüm dikkatleri çekerek adeta tüm koleksiyonerler açısından kutsal kase statüsüne çıkmıştı. Bu muhteşem hikayesi ile, 6139 yani Seiko Pogue da tam olarak böyle özel bir saat. Hala makul fiyatlara sahip bir adet Seiko Pogue edinmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Derleme sırasında faydalanılan kaynaklar: dreamchrono, chrono24, wikipedia…
Her ne kadar zevkler ve renkler tartışmaz denilse de, muhtemelen, kronometre (chronograph) özelliği pek çok saatseverin en favori komplikasyonlarının başında gelir. Mesela siyah ve beyaz kontrastını ön plana çıkatan Panda tasarımlı kronometreli saatler, benim açımdan hem kadran görselliği hem de teknik açıdan mükemmele en yakın kombinasyondur.
Kronometreli saatlerin tarihine, hızlıca göz atacak olursak bu saatlerin ilk örnekleri 1800’lü yılların başında tasarlanmış (1816, Fransız saat ustası Louis Moinet), seri üretime geçmeleri ve görece olarak daha ulaşılabilir hale gelmeleri ise 1900’lerin ilk çeyreğini bulmuştur (Longines, Breitling…). 60’ların sonu ve 70’lerin başı ise otomatik kronometreli saatler açısından dönüm noktasıdır, zira Seiko’nun fitilini ateşlediği quartz (pilli saat) tehlikesine/akımına rağmen, hemen tüm kalbürüstü firmalar kendi chrono özellikli kalibrelerini geliştirmeye ve peşpeşe günümüzde kült olan modellerini duyurmaya başlamışlar. (Zenith El Primero (1969), Seiko 6139 (1969), Heuer/Hamilton-Buren/Breitling/Dubois-Depraz caliber 11 (1969), Lemania (1970), Citizen 8100 fly back (1972), Valjoux 7750 (1974).
İncelememize konu olan Citizen’in ikonik modeli “Challenge Timer Chronograph” da tam olarak o dönemin eserlerinden. Saatseverlerin, aykırı tasarimina ithafen, orjinal ismini kullanmak yerine “Bullhead -Boğa başı” ya da ‘Mickey Mouse’ takma isimlerini uygun gördüğü Challenge Timer, 1972’de Citizen tarafından duyurulan 40 saat rezerv süreli 23 taşlı 28800 beat 8110 Fly-back kalibresini barındırmaktadır. Tepe ve kronometre dugmelerinin radikal konumu ile dikkat çeken, Bullhead, in-house geliştirilmiş mekanizmasında hacking (saat ayarlama sırasında saniyenin durması), hızlı saat tarih değiştirme ve flyback chronograph (kronometreyi hızlıca resetleme özelliği) özelliklerini de barındırmaktadır…
Yönetmenliğini Quentin Tarantino’nun yaptığı Di Caprio ve Brad Pitt’in beraber rol aldığı Bir Zamanlar Hollywood’da (Once Upon A Time…In Hollywood) filminde Brad Pitt’in kolunda da gördüğümüz Bullhead, aykırı tasarımı nedeniyle görenlerin ya çok sevdiği ya da nefret ettiği türden bir sanat eseri. Hala, az sayıda temiz örneklerine ulaşılabilir fiyatlarla sahip olabilmenin mümkün olduğu düşünüldüğünde, kronometreli saat sevenlerin mutlaka koleksiyonlarına eklemelerini öneririm…
Saatlerin, sadece zamanı ölçen basit aletler değil, aynı zamanda mühendislik ve estetik harikaları olduğuna inanıyoruz, bu eşsiz dünyayı meraklı bir gözle keşfederken öğrenme sürecimizi de sizlerle paylaşacağımız bir hobi blogu hazırladık. Umarım beğenirsiniz.